23 Kasım 2016

The Pursuit of Happyness (Umudunu kaybetme)





Bu filmi anlatmak için nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Neresinden tutsam güzel, neresinden tutsam umut. Başrolde Will Smith (Chris Gardner), Jaden Smith (Christopher Gardner) ve Thandie Newton (Linda) var. Her zaman Will Smith’in dramatik filmlere çok uyduğunu düşünmüşümdür. Bunu Seven Pouns (Yedi Yaşam) filmini izlerken karar verdim. Gerçekten harika bir oyunculuk sergiliyor. Ailesi ciddi bir maddi sıkıntı içindeyken pes etmemek için elinden geleni yapar. Genel anlamıyla açıklayacak olursak tıbbi bir cihaz satmaya çalışarak ailesini geçindirmek, borçlarını ödemek en büyük amacı. Eşi Linda ise çift vardiya çalışır, ancak para hiçbir şekilde yetmez. Linda, sürekli olarak durumlarından şikayetlenip Chris’i suçlar. En sonunda da dayanamayıp Chris’i terk eder. Chris bu süreç içerisinde çok iyi bir borsa şirketinde stajyerliğe başvurur. Bu stajyerlik 6 ay sürer. 20 stajyerden bir kişiyi işe alacaklardır. Chris ise üniversite mezunu değil, ancak yılmayan, zeki, hırslı birisi. Bu 6 aylık süreçte ise oğluyla beraber bir sürü zorluk atlatırlar. Geçimlerini ellerindeki tıbbi cihazları satarak sağlar. Chirstopher ise o yaşında o zorluklara karşı babasının yanında aslında en büyük destekçisi diyebiliriz. Konuyu burada noktalayıp karakterlere geçelim.




Chris Gardner: Çok temiz kalpli ve hırslı bir karakter. Kaç liralık tıbbi cihazı bir hippiye emanet edecek kadar da güvenir insanlara. Tabi ki bundan pişman olacak ama ne yapalım ki karakter gereği adam iyi niyetli. Stajyerlik döneminde hiç yılmıyor. Kendini çok iyi motive edip çalışmaya teşvik ediyor. Herkes Chris’in yarısı kadar olsa eminim dünya çok daha güzel bir yer olur.






 Christopher Gardner: En az babası kadar temiz kalpli ve çok güzel bir çocuk. Babası koşuştururken hep onun yanında. Hatta annesi onları terk ettiği zaman cihazları satmaya babasıyla beraber gider. Chris bulunduğu ortamı nasıl bir cennete çeviriyorsa Christopher da aynı babası  gibi. Sadece bir sahnesinde çok kötü ağlıyor orda da çocuk bu, tabi ki diyorsunuz.








Linda: Bence filmin kötü karakteri. Chris pes etmemek için elinden geleni yaparken Linda hep şikayetleniyor ve sürekli Chris’i suçluyor, asla eşine destek olmuyor. Gerçekten filmi izlerken ne biçim eş, ne biçim anne diyeceksiniz. Daha fazla anlatırsam kadına nefretimi kusacağım için susuyorum ve repliklere geçiyorum.




-Patron: Görüşmeye gömleksiz gelen birini işe alsaydım sen ne düşünürdün?
-Chris: O halde pantolonu çok iyi olmalı diye düşünürdüm.

-Bana hepsi son derece mutluymuş gibi geliyor. Ben neden öyle görünemiyorum ki?

-Belki de mutluluk sadece kovalayabileceğimiz bir şeydir. Belki de asla yakalayamayacağız.

Chris: Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme. Benim bile. Tamam mı?
Christopher: Tamam.
Chris: Bir hayalin varsa onun peşini bırakmamalısın. Birisi bir şeyi yapamıyorsa senin de yapamayacağını söylemek istiyordur. Bir şeyi istiyorsan, peşini bırakma. O kadar.





                                       Herkesin Chris kadar temiz kalpli ve pozitif olması dileğiyle…

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder