25 Kasım 2016

How I Met Your Mother


     Bana lise yıllarımda dost olan bir komedi dizisidir. O yüzden de bende yeri çok ayrı. Tabi Friends’le kıyaslayamıyorum ama yine de çok seviyorum. Öncelikle benim favorim Lily ve Marshall. Aslında dizi Ted üzerinden dönüyor. Dizinin adı da zaten Ted’in eşi kim olacak diye düşünülüp konulmuş. Her sezon acaba öbür sezona onay alabilir miyiz? Diye bir anne bulunmuş.  Yani anlayacağınız bir sonraki sezon için devam onayı alamamış olsaydı, o sezon kimle sevgiliyse anne o olacaktı. Bu dizinin sevmediğim kısmı. Sevdiğim kısmıysa dostlukları, saçmalamaları. Dizinin konusunu özetleyecek olursak; Ted ve Marshall üniversitede oda arkadaşı, Lily ise aynı yurttan bir kız. Üniversiteden itibaren Lily ve Marshall sevgili Ted de en yakın arkadaşları, yani bunlar muhteşem üçlü. Daha sonra aralarına Barney katılır. Sürekli takıldıkları Maclaren’s barda hayatlarına girer. Robin ise Ted’in aynı barda görüp aşık olduğu kız. Böylece başroller tamamlanmış olur ve serüven başlar. Her sezon ayrı bir kahkaha konusu diyebilirim. Çok güldüğüm şeyler var. Mesela Maclaren’s barda sörf yapmak yasak. Hangi akıllı bunu denedi ki :). Karakterlere geçelim yoksa diziyi anlatacağım.



Barney Stinson (Neil Patrick Harris): En büyük  çapkın. Çıktığı kızların listesini yapıp kendi rekorunu kıracak kadar. Ted’in ekürisi. Hiç kimse ne iş yaptığını bilmiyor. Her zaman fotoğraflarda iyi çıkar. Sürekli başka bir kızla gelip onu daha çok göreceksiniz diye uğurlar ve kapıyı kapatınca giden geri gelmez :D







Ted Mosby (Josh Radnor): Saf aşık. Sürekli olarak hayatının aşkını arar ama hiçbir şekilde Robin’den vazgeçemez. Evrenden sürekli aşkını bulmak için mesaj bekler durur. Boğa burcu, hatta tam bir boğa burcu. Mesleği mimarlık ve işine de aşık. Ne de olsa aşk adamı.










Lily Aldrin (Alyson Hannigan): Çok tatlı bir anasınıfı öğretmeni. Ressamlık konusunda oldukça tutkulu. Çok da güzel çizer(!). kendi kendine insanları cezalandırmak için onların eşyalarını çalar, hatta bunu tanımadıklarına bile yapar. Küçük cadı bile diyebilirim. Marshall’la kavga etmeleri çok komik olur hatta yorulduklarında kavgaya ara verip birbirlerine sırnaşırlar.









 Marshall Eriksen (Jason Segel): En büyük hayali çevre avukatı olmak. Alanına çok büyük saygısı var. En az Ted kadar aşık bir karakter. Hayatı Lily’e yönelik, o kadar masum ki sevgisi. Ben ikisini bir bütün karakter olarak düşünüyorum, hatta o kadar ki gerçek hayatta da birlikte olmalılar diye düşünürdüm.









 Robin Scherbatsky (Cobie Smulders): O bir Kanadalı. Bu yüzden de Barney tarafından çok trolleniyor. Ayrıca biraz hafif meşrep. Ağır desek yeridir. Mesleği sunuculuk. Yükselmek için çok çabalar. Mesleğine çok bağlı. Biraz vurdumduymaz kafasına eseni yapar ayrıca gıcık da diyebiliriz ama yine de Robin’i de severim.






Yazıma yine repliklerle son vermek istiyorum;

Marshall: Dönmezsem bunlar da size son sözlerim olsun; sizi gerçekten ama gerçekten çok seviyorum çocuklar. Şimdi sıçmaya gidiyorum (aslında duygusal bir bölümdü).

Barney: Bu hayatta ne yaparsanız yapın arkadaşlarınız orada bulunup bunu görmüyorsa efsanevi olmaz.

Barney: Ted, sana nasıl yaşanacağını öğreteceğim. 1.ders: Şu keçi sakalını kes. Takım elbisene uymuyor.
Ted: Takım elbise giymiyorum ki.
Barney: 2.ders: Takım elbise al. (ve Barney hayatlarına girer.)

Ted: Çocuklar, gün gelecek biri için beyninizde bir çukur açacaksınız. Ancak sonuç olarak o çukurdaki tek kişi kendinizsiniz.

Barney: “Çünkü yalanlar, birilerinin gerçeklerle kirlettiği güzel hikayelerdir.” Barney Stinson.

Marshall: Eğer bir ünlüyle yatacak olsaydım, o Lily olurdu. Kalbimin yıldızı.
Lily: Benimkiyse Hugh Jackman olurdu.

Robin: Erkekler metro gibi. Birini kaçırıyorsun, diğeri 5 dakika içinde yine geliyor.

Barney: Korkarım bu hamburgeri hamile bırakacağım (yumuldu).

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder