Da vinci's Demons, eğlenceli, yer yer heyecanlı, güldüren,
yeri gelince sizi geren bir dizi olsa da öyle harikalar yaratmamışlar doğrusu.
Ayrıca birçok tarihi hata da var. Ama yine de hayranlıkla izlediğimi itiraf
etmeliyim. Öncelikle Da vinci'yi canlandıran Tom Riley'in oyunculuğu çok
iyiydi. Hele ki ilk sezon tadından yenmez ama gelin görün ki ikinci sezondan
itibaren bazı şeyler değişti, hatta üçüncü sezondaki vicdan azabı onun şen
şakrak hallerine leke sürdü. Dizinin birinci sezonunda Da vinci’nin genel hayatı,
o zamanların Floransa kralı olan Lorenzo De Medici’nin yaptıkları, Roma
tarafında ise Papa Sixtus ve Kont Riario’nun yaşantısı, genel hatlarıyla da
Floransa’da yaşantının nasıl olduğu anlatılmış.
Bide bu sezonda aklınızda tutmanız gereken karakter 'Turk'. Da vinci'nin
hayatına bi anda girerek onu çeşitli icatlar yapmaya sevk etti. Tabi sonraki
sezonda araları bozulabilir ne de olsa o Türk değil mi? Birinci sezonu çok
seviyor olsam da daha fazla uzatmadan ikinci sezona bakalım. Kont Riario!! Da
vinci'nin azılı düşmanı! (bu arada diziyi dizi yapan kontumuza saygılar) bu
sezonda Da vinci annesini bulmak maksadıyla keşfedilmemiş bir diyara yol alır,
tabi ki yanından ayrılmayan (dostu mu yoksa çırağı mı belli olmayan) Zo ile
birlikte. Ama canım Riario'da onların peşlerinden gider. Bu sezonu anlatmaya
kalkışırsam spoiler vermemek mümkün değil o yüzden bu keşif doğrultusunda
başlarından geçen olaylar anlatılıyor diyebilirim. 3.sezon da ise artık devreye
Osmanlı giriyor. Burada olan bitenleri açıklamak istemiyorum ancak bir noktaya
değinmem gerek, sezon başında 2.Beyazıt’a yapıldığı tasvir edilen sahne aslında
tarihimizde hiç bir zaman can bulmamış, bulmuş olsa dahi cevaben çok güzel
şeylerin olacağı bir olaydır. Bu arada Osmanlı ne alaka? derseniz de, Otranto seferimiz
der geri çekilirim. Da vinci ve Turk arasında geçenler de tabi burada kızışır
ve dahimiz vicdan azabıyla sizi sezon boyu süründürür. Ekstra değinmek istediğim
konular ise Mitra’nın Evlatları, labirent ikilisidir. Labirent bir tarikattır
ve dini yolla insanları yoldan çıkararak çeşitli sapkınlıklara sevk eder. Mitra’nın
Evlatları ise çok ayrı dünya.
Karakterlere gelecek olursak En sevdiğimle başlamak
istiyorum.
Kont Riario (Blake Ritson): Papa Sixtus’un yeğenidir.
Kendini kutsal işlere adamıştır, ancak papanın dünyevi arzularına da mahkumdur.
Tabii baskın karakteriyle bu böyle gitmez diyerek delirdiği zamanlar da yok
değil. Aslına bakarsanız 3 sezon boyunca 4 ayrı karakter göreceksiniz. Doğru
düşündüğünün peşinden gittiği için davranışları da değişiyor doğal olarak. Hele
3.sezon da o bipolar davranışları yok mu? Oyunculuğu ayakta alkışlanır. Sürekli
olarak Da vinciyle zıt düşse de aslında içten içe ona hayranlık besler (daha
doğrusu zekasına). Son olarak dizinin finaline noktayı kont(!) koyar.
Da vinci (Tom Riley): İlk sezondaki hal ve hareketleri
nedense bana Karayip Korsanlarındaki Jack Sparrow karakterini anımsatır.
Heyecanlı, tutkulu, araştırmacı, meraklı, dahi,... bu böyle gider. Dizide adı
oğlancıya çıkmıştır, tabii gerçekliği nedir tartışılır ama bilimsel
araştırmaları yüzünden olduğunu belirtmek isterim. O istediği her şeyi yapar.
Özgüveni hat safhadadır. Hatta Osmanlı’nın savaşta kullandığı silahların
tasarımını kendisinin yaptığı silahlarla aynı olduğunu ve Osmanlı’nın
kendisinden çaldığını düşünür, ama gerçek, ama yalan her saniye bunu vurgulamak
da ayrı bi olay.
Lucrezia Donati (Laura Haddock): Başta Lorenzo'nun metresi,
sonra Da Vinci’nin aşkı olan Lucrezia. Dizinin başında aslında çok da önemli
bir karakter değil gibi gözükür ama Da Vinci ile tanışmasından itibaren
karakterin önemi değişir. Konumunu tasvip etmesem de Da Vinci’ye olan aşkı,
sadakati tartışmasız çok güzel. Dizinin son anına kadar aşkını kalbinde taşır, Da
Vinci gibi. Örnek verecek olursak ilk sezonda sürekli taktığı yüzüğü Da Vinci’ye
verir. Da vinci ise onu bir ipe bağlayarak boynuna takar (Çakma Frodo). Son
sezonda çok zor duruma düştüğü bir anda yüzük boynundan düşer(Gollum çalmıyor)
ama kurtulduğunda onu bulup boynuna geri takar. Yani anlayacağınız Lucrezia'nın
verdiği andan itibaren dizinin sonuna kadar yüzüğü taşır. Aşka bak :) ayrıca
Lucreiza Papa Sixtus’un ikiz kardeşinin kızıdır deyip geçelim, irdelemeyelim.
Bu arada Lucrezia çok hırslı bir karakter, canı pahasına uğraştığı birçok sahne
var.
Lorenzo de medici (Elliot Cowan): Bir kral düşünün; Aynı anda hem karısına hem de metresine
aşık, krallığı Vatikan tarafından reddedilmiş, Floransa'ya en içten duygularla
bağlı. Halinden de oldukça memnun, ancak Osmanlı Devleti ile karşılaşana kadar.
Başına birçok olay açılan Lorenzo oldukça cesur bi karakter, kararlarına da çok
derinden bağlı. Düşüncelerini değiştirmenin kolay olmadığını 3.sezonda çok
güzel kanıtlıyor doğrusu. Kendisine, düşüncelerine karşı konulması
doğrultusunda bi adamı döverek öldürüyor. Tabi adam o kadar şey yaşadıktan
sonra normal bi tepki.
Zoroaster (Gregg Chillin): Zo Da Vinci’nin en yakın
arkadaşı, fikir bulmasında, icat yapmasında, keşiflerinde ve dahasıyla bütün
zor anlarında onun yanında olan vefalı bir dost. O olmasa Da Vinci napardı
bilemedim. Ayrıca biraz da çapkındır. Dizi de hiç bahsetmediğim bi karakter ise
Vlad Tepeş. Burada söyleme sebebim ise Zo'nun Vlad’la yani tabiri caizse Kazıklı
Voyvoda ile karşılaşmaları çok naiftir(!)
Vanessa (Hera hilmar): Vanessa manastırda yetişmektedir
ancak manastır için fazla eğlenceli bi karakterdir. Da Vinci yardımıyla da
manastırdan kurtulur ve barmenlik yapar. Bu küçük kızın 3.sezonda Floransa’ya
sahip çıktığını da görüyoruz. Kararlarıyla, davranışlarıyla kendini çok güzel
savunuyor.
Nico (Eros Vlahos): Nico tabiri caizse yaşananlar için fazla
çocuk. Ama tüm çocukluğuna rağmen cesur bir karakterdir. Da Vinci’nin çırağı,
kendisini tamamen ustasına adamış, ama zamanla yakın arkadaş olurlar. Son
sezonda ise Floransa’nın muhasebesiyle ilgileniyor.
Al-Rahim ‘The Turk’ (Alexander Siddig): Da Vinci bebekken
annesi kayboluyor ve Turk’de annesini bulması için yardım ediyor. Ayrıca
Da Vinci’yi sürekli olarak icat bulmaya teşvik ediyor. Sonraki sezonlarda ise Da
Vinci’ye yaprak kitabını bulmasına yardım ediyor. Tam bi Da Vinci yardımcısı. Ama
amacı başka.
Not: Dizide milli duygularınız kabarabilir, diziyi bırakmak
isteyebilirsiniz, sinirlenebilirsiniz. Çünkü Osmanlı hiç bir zaman fethettiği
yerdeki insanları din değiştirmeleri için zorlamadı, din değiştirmeyenlerin
kellesini uçurmadı, hiç bir şekilde o bölgenin kadınlarına saldırmadı. Osmanlı
her zaman çok uluslu ve saygılıydı.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder